Tarım Bakanlığı Kahverengi Kokarcanın Genetik Analizlerini Yaptı Mı?  Kahverengi Kokarca Biyoterör Saldırısı Mı? – Ordu Olay Gazetesi « Ordu Haber TV

30 Ekim 2024 - 14:37

Tarım Bakanlığı Kahverengi Kokarcanın Genetik Analizlerini Yaptı Mı?  Kahverengi Kokarca Biyoterör Saldırısı Mı? – Ordu Olay Gazetesi

Tarım Bakanlığı Kahverengi Kokarcanın Genetik Analizlerini Yaptı Mı?  Kahverengi Kokarca Biyoterör Saldırısı Mı? – Ordu Olay Gazetesi
Son Güncelleme :

30 Ekim 2024 - 6:49

Ortadoğu Teknik Üniversitesi Öğretim Görevlisi Muhammed Onur Çöpoğlu, İstanbul Medeniyet Üniversitesi Öğretim Görevlisi Çağla Vural ile birlikte TÜBİTAK projesi kapsamında Biyogüvenlik ve Biyoterörizim konularında araştırma yürütüyor. Çöpoğlu, devam eden araştırmanın ilk bölümü ile ilgili Trabzon’daki 7. Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Kongresinde bir sunum yaptı.    

BİYOTERÖRİZM NEDİR NE DEĞİLDİR?

Çöpoğlu burada özetle şu bilgileri verdi: Biyoterörizm, bir terörizm çeşidi olarak aslında dini, politik, ideolojik veya ekonomik sahiplerle bir birey, belli bir grubu veya büyük tüm bir nüfusu korkutmak veya yıpratmak için biyolojik aktörlerin kullanılması, biyolojik silahların kullanılması veya kullanılmak tehdit olarak tanımlanıyor. En fazla bilinen ve literatürde en çok ünle kazanmış biyolojik aktör olarak da şarbon saldırılarını gösteriyor literatür.

ŞARBON BİR BİYOTERÖRİZM SALDIRISIDIR

Nasıl ki terörizmin çalışmaları uluslararası işler disiplininde 11 Eylül’de bir milat geçirdi.  Aynı 11 Eylül’den bir hafta sonra da 18 Eylül haftası ile beraber Amerika’ya çok ciddi bir şarbon saldırısı düzenlenmişti. Şarbon saldırısı neydi? Hatırlamayanlar için çok kısa hatırlatayım. Amerika’da belli başlı kritik mevkilerdeki senatörlere mektup gönderiyorlar, posta gönderiyorlar ve o mektuplar aslında şarbon virüslü mektuplar ve onu tuttuğunuz zaman o virüs size ulaşıyor ve o virüs öyle tehlikeli, ölümcül bir virüs ki dokunduğunuz anda sizin vücudunuzda resmen kara delikler açıyor ve ölümünüze neden oluyor. Hatta Amerika’da da yaklaşık 15 kişinin bu virüse enfekte olduğu o dönemde söylemişti ve o saldırılar silsilesiyle beraber biyoterörizm tekrar gündeme geldi.

BİYOTERÖRİZM SALDIRISI NASIL ANLAŞILIR?

Biyogüvenlik konuları bu Kovid dönemiyle beraber aslında zaten bir pik yapmıştı. Biz şimdi bu trendi, biyogüvenlik trendini yabancı istilacı türleri temel olarak tekrar canlandırmayı, biyogüvenlik çalışmalarını tekrar canlandırmayı umuyoruz. Çok muğlak ama Biyoterörizmin gerçekleştiğini nasıl anlayacağız? Yani bu virüsleri, bu biyolojik silahları terör saikiyle bir ülkeye sokulduğunu nasıl anlayacağız? şeklinde bir soru gelebiliyor insanın aklına. Bu neden terör saldırısıdır? diye de sorabilirsiniz.

5 KRİTER VARSA O BİYOTERÖRİZM SALDIRISIDIR

Burada 5 tane saik var, dinamik var. Bu 5 dinamiğin gerçekleştiği veya bu 5 dinamikten birinin olduğu durumda biz bu saldırının aslında bir biyoterörist saldırısı olduğunu, çeşitli ideolojik sahiplerle kasıtlı olarak o nüfusa salındığını düşünebiliyoruz. Çok kısa bir şekilde bu beş sahipten bahsetmek gerekirse, mesela bir tanesi şüpheli yayılma hızları ve desenleri. Örneğin bir biyolojik saldırının çok ani bir şekilde yayıldığı bir ortam gözlemleniyorsa, bu saldırının bu biyolojik virüsün veya canlı o ekosisteme dışarıdan getirildiğini, kasıtlı getirildiğini düşünebiliyoruz.

GENETİK ANALİZLERİN YAPILMASI ÇOK ÖNEMLİ

Aynı şekilde hedeflenen ekosistemin kritik önemi varsa, çok kritik bir altyapı sistemine o virüs saldırılıyorsa veya biraz önce bahsettiğim gibi çok kritik insanlar, kritik bloklara yönelik bir saldırı varsa bunun kasıtlı yapıldığını düşünebiliriz. Bir biyoterörizm örneği olduğunu düşünebiliriz. Ya da önemli bir tarım alanına, bir ekosisteme dışarıdan saldırı varsa bunun bir biyoterörizm saldırısı olduğunu düşünebiliriz. Genetik analizlerle biyosaldırı olduğunu düşünebiliriz.

ANİDEN VE ÇOKÇA ÇOĞALIYORSA BİYOTERÖRİZM SALDIRISIDIR

Aynı anda çoklu salgınlar oluyorsa, örneğin saldırı hızları çok ani artmışsa, aynı anda mesela Amerika’da o bir hafta içinde olmuştu saldırı, aynı anda çoklu olmuşsa onun doğal ortamlarda gelmediğini, kasıtlı dışarıdan insan eliyle salındığını düşünebiliyoruz ve zararlıların ortaya çıkma şekli, eğer mesela bir iklim koşuluna bağlı olması gerekirken bundan ayrı olarak aniden ve farklı bir şekilde çoğalmaya başlıyorsa bunun kasıtlı şekilde salındığını düşünebiliyoruz.

BİYOTERÖRİZM NASIL TANIMLANIR?

Peki bizde böyle bir mevzuat var mı, ülkemizde var mı Biyoteorizm veya diğer güvenlik çalışması var mı? diye baktığımız zaman aslında var. Ne kadar geç oluşmaya başladığını söylesek de var. 2011 yılında anayasamıza da giden Biyo-Güvenlik Tarımı var. Biz nasıl tanımlıyoruz ülke olarak biyo-güvenliği? Çok daha geniş bir tanım ama insan, hayvan, bitki sağlığı ile şerleri ve biyolojik çeşidini korumak için GDO ve ürünleriyle ilgili faaliyetlerin güvenli şekilde yapılması olarak tanımlamışız.

AB BİYOTERÖRİZMİ NASIL TANIMLIYOR?

Fakat aslında Avrupa Birliği (AB), mevzuatları ve başka literatürde bu konu biraz daha geniş tanımlanabiliyor. Örneğin, çalışmalarda bu planlar geniş bir şekilde insan sağlığına, kritik altyapılara, çevreye ve tarım ve hayvancılık endüstrilerine herhangi bir biyolojik organizmanın hem kasıtlı hem de kasıtsız olarak sokulmasından kaynaklanan ve bu zararları önleme çabaları olarak biyogüvenlik tanımlanıyor.

İSTİLACI TÜRLER NEDİR NE DEĞİLDİR?

Buradan yabancı istilacı türler nedir oraya geçelim. Aslında çok yeni bir konu değil. Daha öncesinde de tanımlanmış, dikkat çekilmiş. ABD Başkanı Bill Clinton’ın 1999 tarihli yürütme emriyle tanımlanan bu türler ekonomi veya insan sağlığına zarar veren veya zarar verme ihtimali olan yabancı türler olarak tanımlanıyor. Yine aynı şekilde biyolojik çeşitlilik ve ekosistemlere bunların çok büyük bir zarar verdiği tespit ediliyor. Geri döndürülemez şekilde zarar verdiği tespit ediliyor ve çok yönlü bir güvenlik sorunu da yol açabiliyor. Ekonomi, gıda güvenliği, su güvenliği ve insan sağlığı gibi. Bunların hastalık yayma, pandemiye (salgına) neden olma gibi etkenleri de var. Çok önemli, olumsuz sonuçları olabiliyor.

İSTİLACI TÜR GİRDİĞİ EKOSİSTEMİ YOK EDER

Hatta bir rapora göre, 2019 yılında biyolojik istilaların küresel yıllık maliyetinin 423 milyar ABD Doları’na tekabül ettiği vurgulamış. Yabancı istilacı türler bir kere en başta biyolojik çeşitlilik kaybının temel etkenlerinden biridir. Çevre güvenlik çalışmaları ne kadar iklim değişikliğine, iklim değişikliğinin zararlı etkilerine yoğunlaşmış olsa da, bizim aslında istilacı türlerin etkilerine de yoğunlaşmamız gerekiyor. Çünkü istilacı türler, girdiği ekosistemdeki sağlıklı, faydalı türleri yok eden, onları imha eden ve aşırı derecede çoğunluk oluşturarak orayı ilhak eden türler.

NASIL TAŞINIYORLAR-YAYILIYORLAR?

Sorunun kalbinde aslında insanlar var. İnsanlar hem bu istilacı türlerin yayılmasında bile etken, hem de istilacı türlerden bizzat etkilenecek gruplar. Nasıl taşıyoruz? Küreselleşmeyle beraber, özellikle uluslararası ticaretle beraber, istilacı türlerle, gemilerle, uluslararası ticaret gibi faktörlerle beraber taşınabiliyor. Bunu aslında insan eliyle taşıyoruz ve nasıl etkiliyor bizi? Biraz önce dediğim gibi çok gönüllü bir güvenlik sorununa yol açıyor. Gıda güvenliğinden su güvenliğine, insan sağlığına kadar çok ciddi etkileri oluyor. Aynı zamanda iklim değişikliğinin de bir hızlandırıcısı olarak görülüyor.

BİR YÖNTEM GÖRDÜĞÜNÜZ YERDE ÖLDÜRÜN

Önleme ve azaltma mekanizmaları yeni yeni gelişmeye başladı. Uluslararası alanda Avrupa Birliği’nin bir mevzuat geliştirdiğini görüyoruz. İlk etapta imha etme, çevreleme, kontrol gibi önlemler var. İmha etme diyorum, evet bunlar birer canlı ama bunları gördükleri yerde öldürmeye teşvik ediyorlar. Hatta şöyle bir çok kısa bir hikaye anlatayım. Ben Orduluyum. Bizim annemizin bir fındık bahçesi var. Ben geçen iki hafta önce gittiğimde evin kenarında bir böcek gördüler ve anında öldürdüler. Bunun nedenini sorduğumda fındığa çok ciddi zarar verdiğini belirttiler ve insanlara böceğin öldürülmesini teşvik ediyorlarmış.

KARADENİZ’İ KİM İSTİLA EDİYOR?

Son olarak Trabzon’dayız madem Trabzon’la ne var, oradan bahsetmem gerekiyor. Türkiye’de 6 tane yabancı istilacı türden bahsediliyor. Bunlardan bir tanesi de Trabzon’daki Solaklı Vadisi’nde İt Dolambacı bitkisi olarak geçiyor. Bu bitkinin halk arasında Hambostan olarak girdiği ve Gürcistan’dan Türkiye’ye girdiği söyleniyor. Bunun kasıtlı mı girdiği yoksa kasıtsız mı girdiği yönünde henüz yeterli bir veri yok. Ama bu girdiği yerlerde kesinlikle endemik bitkileri boğarak öldürüyor. Endemik bitkilerin yok olmasına neden oluyor. Bölgesindeki orman varlığında yine aynı şekilde yok olmasına neden oluyor. Dolayısıyla Trabzon’da da Böyle bir sorun var. Bununla alakalı da çalışmalar başlatılıyor. Tarım ve Orman Bakanlığına bağlı Doğa Koruma Müdürlüğü bu kapsamda yeni bir proje başlattı. Trabzon’da bu projeler arasında ele alınan şehirlerden bir tanesi.

KAHVERENGİ KOKARCA 5 KRİTERİN 2’SİNİ TUTUYOR

Sunumdan sonra Ordu Olay’ın kahverengi kokarcanın biyolojik saldırı olup olamayacağı ve Türkiye’de resmi olarak kayıtlara giren biyoterör saldırısı olup olmadığı hakkındaki sorusunu da değerlendiren Çöpoğlu, şu cevabı verdi:  Kahverengi kokarcaya direkt Biyoterör saldırısıdır dediğimiz zaman komplo teorisine girmiş oluruz. Beyoterör saldırısının ifade ettiğim gibi 5 kriteri var onların içinde genetik analiz de var. Bu genetik analizlerin interdisipliner bir çalışmada her yönüyle yapılması lazım. Ama şu anda kahverengi kokarca bu 5 kriterdeki ilk 2 maddeyi sağlıyor. Yani ani yayılımlar var, ekosisteme uygun canlılar değil. Bir anda çoğalma var. Fındık gibi ekonomik bir değeri olan havzada etkili oluyor. Bunları biyoterör olarak değerlendirebiliriz. Ama kesin bir ifadede bulunmak için genetik analizlerin de yapılması lazım. Diğer yandan şu ana kadar Türkiye’de kayıtlara girmiş bir biyoterör saldırısı yok.” 

Ordu Olay / Haber Merkezi

YORUM YAP

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.