5 Temmuz 1979 günü DİSK’e bağlı Genel-İş Sendikası arasındaki süren sözleşme görüşmeleri uyuşmazlıkla sonuçlanınca; Sendika iş yerinde grev kararı almıştı. Ordu Belediyesinde çalışan temizlik ve fen işlerinde görevli işçiler, Belediye otobüslerindeki görevliler, önce Temmuz ayında daha sonra 15 Ağustos 1979 günü yeniden greve çıktmışlardı. Grev kararını Ordu belediye çalışanlarına tebliğ eden sendikacılar kamuoyuna hazırlıklar tamamlandığında her an greve başlanabileceğini beyan etmişlerdi.
Ankara’dan Ordu’ya dönen Belediye Başkanı Kazım Türkmen Ordu gazetelerine verdiği beyanatta “… Genel-İş Sendikası 1979 yılı için Belediyemizden 28,800 brüt ve 1980 yılı için de 30.000 lira ücret istemektedir. Bu rakam çok astronomiktir. Bir örnek vermek gerekirse Genel-İş Sendikası İzmir Belediyesinde de grev kararı almış, ancak Bakanlar Kurulu bu grevi iki kez ertelemiştir. Ankara’da yaptığım incelemelerde geliri çok iyi olan İzmir Belediyesinde 10 yıllık bir işçinin brüt maaşı 11.895 liradır. Bizim Ordu belediyesinde ise 10 yıllık bir işçinin brüt maaşı ise 15.066 liradır. İzmir belediyesi Genel–İş Sendikası İzmir Şube Başkanlığının önerdiği toplu sözleşmeyi imzalasa bile İzmir Belediyesinde çalışan 10 yıllık bir işçinin brüt maaşı 15,066 liradır ki bu zaten dar gelirli olmamıza rağmen bizim Ordu Belediyesinde 10 yıllık işçiye verdiğimiz maaşı ancak bulmaktadır. Ordu Belediyesi olarak tüm olanaklarımızı zorlasak bile ancak ayda 1500 lira işçiye zam verebiliriz. Böylelikle brüt maaşı 16.566 lirayı bulur ki bu kadar yüksek maaşı Türkiye’de hiçbir belediye vermemektedir.
Bu nedenle Sendikadan, tüm Belediye çalışanlarımızdan, Ordu halkına hizmet götürebilmemiz için Ordu halkı adına anlayış bekliyoruz. Kaldı ki; alınan grev kararının önümüzdeki günlerde kutlayacağımız Altın Fındık Şenliğine rastlaması da üzüntü vericidir. Şenliğin ilk gününde yapılacak olan grev Belediyeden çok halka karşı oluyor, demektir. Ayrıca belediyenin tüm gelirlerini Sendikaya verelim, maaşları sendika ödesin. Çünkü biz belediye olarak her ay 4 Milyon lira açık vermekteyiz. Ayda yapacağımız 1500 lira zam bile Belediye bütçesine yılda 12 Milyon lira ek yük getirmektedir. Toplu sözleşmede hiç zam vermesek bile çalışanlarımıza maaş ödeyebilmek için Devletten yılda 39 milyon lira yardım almamız gerekmektedir.” Demişti.
Öte yandan Genel İş Sendikası Ordu Şube Başkanı Zeki Yaşar Tiryaki gazetelere verdiği beyanatlarda Ordu Belediyesinden isteklerini şöyle açıklamıştı:
“…İşten atılan üyelerimizin işe alınması, üyelerimizin kıdem tazminatlarının ödenmesi, kazanılmış haklarımızın verilmesi gerekmektedir. Kaldı ki Ordu Belediyesinden istediklerimiz günün koşullarına rağmen hiç de fazla değildir. Biz işçi ücretlerine istediğimiz zamlar İşveren Ordu Belediye Başkanı tarafından fazla bulunmaktadır. Bu nedenle biz de grev kararı aldık. Grev kararı ilanlarımızı iş yerlerine astık. Yasal süreler dolmak üzeredir. Ordu belediyesinde her an greve gidebiliriz..”
13 Ağustos 1979 günü olmuştu. Ordu Belediyesinde çalışan işçiler çalıştıkları makine, araç gereç alet ve edevatlarını işverene teslim etmişler ve işyerlerini terk etmişlerdi… Ordu Belediyesi bu gelişme üzerine anlaşmazlığı çözmek ve işçilerin alacaklarını ödemek yerine greve çıkan işçileri cezalandırma yolunu seçmişti…
Ordu belediyesi grev başlamasından bir müddet sonra 144 işçinin işine son vermişti. Bununla birlikte cadde ve sokaklarda çöp yığınları yükselmeye başlamış, temizlik işleri büyük ölçüde aksamaya başlamıştı. Bayrımı da çöp yığınları arasında geçiren Ordu Halkı Sendika ile belediye arasındaki sürtüşmenin daha ne kadar süreceğini merak etmekteydi. 1977 yılından beri Ordu Belediyesinde çalışan işçilerin sözleşme farkları, giyim paraları ödenmemiş, işçilerin belediyeden 35 bin lira alacağı birikmişti.
Bu koşullarda işçiler iş yasası ve toplu iş sözleşmesinin çizdiği sınırlar içinde işi bırakmışlardı. İşçilerin işi bıraktığı 13 Ağustos gününden 18 Ağustos gününe kadar 5 gün boyunca Sendika yöneticileri Ordu Belediyesiyle bir çözüm için sürekli diyalog içinde olmaya çalışmışlardı. Yine de bir türlü anlaşma zemini bulunamamıştı. Bu süre içinde Belediye başkanı tüm işçileri toplantıya çağırmıştı. Toplantıda olaylar ayrıntılarıyla tartışılmış ve belediyenin mali durumu gözden geçirilmişti. Belediye Başkanı 10 bin liradan başka para veremeyeceğini bunu da zor koşullarda bulabileceğini bu paranın da ancak 20 Ağustos 1979 günü ödeyebileceğini beyan etmişti.
Buna karşı işçiler iki koşul öne sürmüşlerdi… Birincisi işçilerin 35 bin lira alacağına karşın işten atılan arkadaşlarının işe başlatılması, ikincisi ise alacaklarının tümünü istediklerini beyan etmişlerdi… İşçiler ise Belediye Başkanından gelen yanıt ise “Ne istediğiniz parayı öderim, ne de işten atılan işçileri Belediyeye geri alırım “ şeklinde olmuştu… Sonuçta çaresiz kalan Belediye İşçileri sokağa itilmişlerdi…
Artık günler 14 Eylül tarihini gösteriyordu. Ordu Belediye başkanı Kazım Türkmen, Genel-İş Sendikasının başlattığı direniş üzerine yerel basına verdiği demeçte, grevin arkasında muhalif partilerin tahrikleri olduğunu ileri sürüyordu… İşçilerin direnişi üzerine Mahkemeden aldıkları karar dahilinde iş başı yapmayan 170 kadar işçinin iş akitlerinin fesh edildiğini söyleyen Başkan Türkmen konuşmasına şöyle devam ediyordu.
“…Belediyemizde çalışan işçiler iyi niyetlidir. Ancak egemen güçlerin oyununa gelmişlerdir. 13-17 Temmuz 1979 tarihleri arasında yapılan Altın Fındık Şenliği esnasında Belediye çalışanlarının greve gitmesi için bir muhalif parti temsilcisinin yüksek miktarda para teklif ettiklerini istihbarat edindim. Ancak ne olursa olsun halkımızı çöp sorunuyla karşı karşıya bırakamayız. En geç 15-20 gün içerisinde çözüme kavuşturacağız. Şimdilik şehrin temizliğini Ordu Cezaevinden temin ettiğimiz 35 mahkûm yapmaktadır. Ancak alacağımız bazı önlemlerle bu sorun kendiliğinden ortadan kalkacaktır.
Sendikanın Ordu Şubesinin Başkanı bizimle adeta pazarlık yapmak istedi. İşten çıkartılan iki işçinin görevlerine dönmesi halinde direnişin kaldırılacağını ve toplu sözleşmeden doğan farkları da iki ay erteleyebileceğini söyledi… Bundan da anlaşılıyor ki işçiler oyuna getirilmişlerdir. Ve piyon olarak kullanılmışlardır. Biz zamanında atılan iki işçinin geri dönmeleri için tebligat yaptık. Fakat o iki işçi zamanın Belediye Başkan muavini Aydın Kulaçoğlu ile adeta pazarlık ederek kendi istedikleri bir işte çalışacaklarını bildirince bu iki işçinin işe geri dönmeye niyetleri olmadığı anlaşılmıştır. Ve diğer işçileri yasal olmayan bir direnişe sürükleyen bazı işçiler kesinlikle Ordu belediyesinde çalışamazlar…”
Gerçekten Ordu belediye Başkanı Kazım Türkmen’in 14 Eylül tarihinde yerel basına verdiği beyanatta söylediği “…En geç 15-20 gün içerisinde çözüme kavuşturacağız.” Sözü yerine gelmiş, 4 Ekim 1979 Cuma günü Ordu Belediyesi ile Genel-İş arasındaki anlaşma giderilmişti. Tam 54 gün süren anlaşmazlık DİSK Genel Merkez Hukuk danışmanı Avukat Ahmet Aydın ve Genel Merkez temsilcisi Yılmaz Düzol’un Ordu Belediye Başkanı Kazım Türkmen arasında yapılan protokol neticesinde son bulmuştu. Anlaşma gereği 8 Ekim 1979 Pazartesi sabahı işten atılan 7 işçi haricindeki diğer işçiler iş başı yapmışlardı.
Konu ile ilgili olarak 4 Ekim 1979 Perşembe günü Belediye salonunda yapılan toplantıda DİSK Genel Merkez Avukatı Ahmet Aydın basın mensupları ve işçilere şunları söylemişti. “…Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik sıkıntının sebebi işçi sınıfı değildir. Dünya sarı öküzün boynuzu üzerinde değil işçi sınıfının elleri üzerindedir. Türkiye İşçi sınıfı ciddi sorunlarla karşı karşıyadır ve ciddi kararlar vermek zorundadır. Bizler bu sorumluluk duygusuyla hareket ediyoruz. Ve bundan böyle de işçi arkadaşlarımız da kendi sorumluluğunu duyarak çalışacaklardır. “diyerek taraflar arasında akdedilen sözleşme protokolünü okumuş ve işçilere başarı dileklerinde bulunmuştu.
Daha sonra Başkan Kazım Türkmen söz alarak toplantıda bulunanlara özetle şunları ifade etmişti. “…Yönetime geldiğimizden beri ilk defa sırt sırta beraber olabildik. Son yaptığımız toplantıda sendikaca bir oyun oynandığını ısrarla söylemiştik. Direnişin altıncı gününe kadar bu hareketin yasal olmadığını defalarca belirttik. Sonunda bizler haklı çıktık. Yalnız sizler perişan olmadınız. Ordu halkı da perişan oldu. İçinizden birçok arkadaşınız geceleri evime kadar gelerek “biz oyuna geldik. Bizi ancak siz kurtarırsınız” diyenleriniz oldu. Bu oyun Ordu halkına karşı oynanmıştır. Sizlere karşı oynanmıştır. Bu acı tecrübe hepimize ders olsun. Bizim yönetimimizin halka hizmet vermektir. Yaptığımız protokol gereği 8 Ekim pazartesi sabahtan itibaren hep beraber işe başlayacağız. Hiç kimsenin siz işçilerin omzuna basarak yükselmesine müsaade etmeyin. Biliyoruz ki sizin şu anda cebinizde bir ekmek parası dahi yok… Ama bazılarının ceplerinde bol parası var. Bundan sonra sorunlarımızı el ele vererek birlikte çözmek zorundayız. Özel olarak da Ordu Belediyesi ile Genel-İş Sendikası arasındaki anlaşmazlıklara çözüm sağlamak isteyen sivil toplum örgütlerine ve bilhassa TÖB-DER Şube Başkanına teşekkürü bir borç bilirim…” diyerek sözlerini bitirmişti…